CHP Bolu Milletvekili ve Sanayi Komisyonu Üyesi Türker Ateş, Türkiye’nin ihracatın önemli kısmını gerçekleştirdiği Avrupa Birliği (AB) pazarında 1 Ekim 2023 tarihi itibarıyla altı sektörde karbon takibi yükümlülüğü ile karşı karşıya kalacağını hatırlattı. Konuyu TBMM gündemine taşıyan Ateş, TL’nin değer kaybı ve ucuz işgücü ile ihracatta rekabet avantajı sağlanmaya çalışıldığını belirterek, “AB pazarında fiyat rekabetçiliğine bir de karbon vergisi darbe vuracak” dedi.
AB’nin iklim değişikliğiyle mücadelede karbon ücretleri üzerinden şirketlerin atmosfere salacakları emisyonları sınırladığı Emisyon Ticareti Sistemi’nin 1 Ekim’den itibaren ithal malları kapsayacak şekilde genişletileceğine işaret eden Ateş, şunları söyledi:
“Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, ilk aşamada yüksek karbon kaçağı riski taşıyan çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre, hidrojen ve elektrik sektörlerinde bir geçiş sürecini içeriyor. AB ithalatçıları, bu altı sektör kapsamında ithal ettikleri mallarda bulunan sera gazı emisyonlarına ilişkin 1 Ekim 2023 tarihinden itibaren bildirim vermekle yükümlü olacak. Emisyonlar için mali yükümlülük de 1 Ocak 2026 tarihinde başlayacak. Ülkemizin toplam ihracatından önemli pay alan AB pazarındaki bu değişim, ihracatçı firmalarımız açısından kritik önem taşıyor. Karbon vergisiyle tanışarak fiyat rekabetçiliğinde darbe alacaklar.”
DOĞRU ÖLÇÜM VE ADİL REKABET GEREKECEK
CHP’li Ateş, Türkiye’nin bu yeni rekabet döneminde ne yapacağını hala belirlemediğini ve ulusal Emisyon Ticaret Sistemi’ni oluşturmadığını belirtirken, “AB’nin sisteminden kaynaklı maliyetlerin düşmesi için ulusal sistemin kurulması ve doğru uygulanması şart. Sistemde devletin belirleyeceği emisyon kotası içinde, bu rakamın üzerinde ve altında salım yapacak şirketlerin oluşturacağı bir ticaret dengesi söz konusu olacak. Burada doğru hedef belirlenmesi, şirketlerin emisyon ölçümünün ehil biçimde gerçekleştirilmesi, şirketler arasında haksız rekabet yaratılmaması gibi önemli unsurlar söz konusu. Oyunu ciddiye almadan oynamanın faydası olmaz” diye konuştu.
İklim kriziyle mücadelenin ve yeşil ekonomiye geçişin dar ve günübirlik bakış açısıyla zor olduğuna değinen Ateş, “İklim değişikliğine ilişkin yasal düzenleme bir türlü çıkarılamadı. Yaşadığımız kriz derinleşince, yeni yasama yılının başında yalnızca ekonomik kaygılarla hazırlanan bir İklim Kanunu gündeme getirilecek gibi gözüküyor. Uzmanlar, düzenleme taslağının İklim Kanunu niteliği taşımaktan uzak olduğunu, yalnızca ticari faaliyetler için Emisyon Ticaret Sistemini düzenlediğini belirtiyor” dedi.
UYGULAMANIN ETKİ ANALİZİNİ SORDU
Ateş’in, Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın yanıtlaması talebiyle Meclis gündemine taşıdığı önergede şu sorular yer aldı: “Türkiye’de karbon salımı/ayak izini hesaplayan halihazırda kaç firma vardır? SKDM’nin ilk aşamada kapsadığı 6 sektörde karbon ayak izini hesaplayan firma sayısı nedir? Söz konusu sektörlerde karbonsuzlaşma politikası olan kaç firma vardır? Karbon salımı ölçümü ile karbonsuzlaşma/karbon emisyonunu azaltım politikası süreçleri için firmalara devlet tarafından hangi destek ve teşvikler verilmektedir? 1 Ekim 2023 itibarıyla ve sonrasında ithalatçı firmaya, ihraç ettiği mala ilişkin emisyon bildiriminde bulunmayan Türk firmalarına bir yaptırım uygulanacak mıdır? 1 Ocak 2026 itibarıyla SKDM’nin ihracatçılara ve Türkiye’ye getireceği mali yükün bir etki analizi yapılmış mıdır? Bu kapsamda uygulamanın maliyetinin ne olması beklenmektedir? Ülkemizde Emisyon Ticaret Sistemi ne zaman hayata geçirilecektir?”